Semiha Berksoy

Ölüm Nedeni: yaslilik
Öleli tam: 20 yıl, 3 ay, 6 gün olmuş.
Öldügünde: 94 yaşındaydı.

Semiha Berksoy (1910, İstanbul – 15 Ağustos 2004), Türk opera sanatçısı, tiyatrocu ve ressamdır.

Türkiye’nin uluslararası alanda tanınmış ilk sanatçılarından birisi ve Cumhuriyet döneminin sanat simgelerindedir.[1][2] Sesli ilk Türk filminde ve Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile sahneye konan ilk Türk operasında, Ankara Devlet Opera ve Balesinde opera sanatının başlıca yapıtlarının ilk sahnelenişlerinde sahne aldı. 1939’da Berlin’de Richard Strauss’un “Ariadne auf Naxos” isimli eserinde başrol oynayarak Batı Avrupa’da sahneye çıkan ilk Türk opera sanatçısı unvanının sahibi oldu. Görsel sanatlarla da hep yakından ilgilendi ve önemli uluslararası sergilere eserleriyle katıldı.[1] Berksoy, sanatın daha birçok alanında ilkleri gerçekleştirdiği için “ilklerin kadını” olarak tanınmıştır.[3]

Ailesi ve gençlik yılları
1910 yılında İstanbul’un Çengelköy semtinde doğdu. Annesi heykeltıraş ve ressam Fatma Saime Hanım, babası maliye katibi ve şair Ziya Cenap Berksoy’dur. Sanata olan ilgisini anne ve babasından aldı. Sekiz yaşındayken annesinin ispanyol gribinden kaybetti. Bir süre amcası, o sırada Düyûn-ı Umûmiye’de baş katip olan amcası Basri Cenap Bey’in yanında yaşadı.[4] Babasının yeniden evlenmesinden sonra aile önce Sultanahmet’e, sonra Kadıköy’e taşındı. İlk ve orta öğrenimini Kadıköy İlkokulu’nda tamamladı.[3] Kadıköy’de evlerinin karşısında Kuşdili Tiyatrosu’nun bulunması sanata yönelmesinde etkili oldu.[2] İlk öykülerini ilkokul öğrencisiyken yazmaya başladı.[5] 1928 yılında Beyoğlu’nda bir şan hocasından dersler aldı.

Lise öğrenimine İstanbul Kız Lisesi’nde başladı. O yıllarda Darülelhan’ın yeniden düzenlenmesiyle İstanbul Konservatuvarı kurulunca bu okulda Nimet Vahit Hanım’la şan çalıştı. 1929’da halk önünde ilk konserini verdi. Nikolay Rimski-Korsakov’un Sadko operasından çeşitli aryalar seslendirdiği bu konserde ona Cemal Reşit Rey eşlik etti.[3]

Aynı dönemde Güzel Sanatlar Akademisi’nin sınavlarını kazanarak Namık İsmail Atölyesi’nde Refik Epikman ile heykel, İsmail Hakkı Oygar ile seramik çalıştı[5]; ancak sahne sanatlarına ağırlık verince resim yapmaya 1957’e kadar ara verdi.[6]

Darülbedayi
1930’da, iki yıllık Darülbedayi Tiyatro Okulu’nun sınavını kazanarak tiyatroya başladı. Tiyatro sahnesine ilk kez Tolstoy’un “Yaşayan Kadavra” oyununda “çiçek satan kız” rolüyle çıktı.[7] 1931 yılında Muhsin Ertuğrul’un çektiği İstanbul Sokakları filminde rol aldı. İlk sesli Türk filmi olan bu filmin çekimi için Paris’e gitti ve “Hancı Kızı Semiha” karakterini canlandırdı. İlk defa bu seyahat sırasında Paris’te bir opera izleyip gerçek anlamda opera ile tanıştı.[8]

1932 yılında Nazım Hikmet’in yazdığı, Muhsin Ertuğrul’un sahneye koyduğu “Kafatası” adlı piyeste “Karagözlü Sinyorina” tangosunu söyleyerek yer aldı.[7] 1933’te Tiyatro Mektebi’nden mezun oldu. Okulun mezun ettiği tek kız öğrenci idi. Aynı yıl, Darülbedayi’de Schiller’in “Hile ve Sevgi” dramında ve ardından şiirlerini Nazım Hikmet’in yazdığı Yalova Türküsü müzikalinde; Muhsin Ertuğrul’un sahneye koyduğu “Güneş Batarken” oyununda rol aldı. Ayrıca Ekrem ve Cemal Reşit Rey kardeşlerin 1933’te Cumhuriyet’in kuruluşunun onuncu yılında şehir tiyatrosunda sahneledikleri Lüküs Hayat operetinde Mısırlı Prenses Atıfet rolünü oynadı.

Şehir Tiyatrosu kadrosunda yer olmadığı gerekçesiyle işten çıkarılınca bir süre işsiz kalan Berksoy, Süreyya Opereti’nde oynama teklif aldı; ardından “Emir, Çardaş Fürstin, Maskot, Leblebici Horhor gibi operetlerde rol aldı ve ün kazandı.

Nazım Hikmet’in senaryosunu yazdığı Söz Bir Allah Bir (1933) filminde rol aldı. Berksoy’un ünlü şair ile dostluğu uzun yıllar devam etti. Mektuplaşmaları “Nazım Hikmet ve Toscası Semiha Berksoy” adıyla kitaplaştırıldı. Berksoy, 1934-1935 sezonunda Nazım Hikmet’in kendisi için yazdığı “Bir Rüyadır” adlı oyunda başrol oynadı.[7]

Özsoy Operası ve Berlin yılları
Opera kariyerine 1934 yılında “ilk Türk operası” kabul edilen Özsoy Operası’ndaki rolüyle başladı. Ankara’da Cumhurbaşkanı ve İran şahı Rıza Şah Pehlevi onuruna sahnelenen eserde “Ayşım” rolünü seslendirdi. Bu temsil, onun hayatında bir dönüm noktası oldu. Mustafa Kemal huzurunda Çankaya Köşkü’nde küçük bir konser verme fırsatı buldu ve opera eğitimi için Berlin’e gitmesi gerektiği gündeme geldi. Ankara’dan döndükten sonra operetlerde oynamaya devam eden Berksoy, 6 Ekim 1936’da girdiği sınav sonucunda hem Ankara Devlet Konservatuvarı’na girme hakkı, hem de Berlin Müzik Yüksek Akademisi Opera bölümü bursunu kazandı ve Berlin’e gitti. Öğrenciliği sırasında Türk, ABD, İtalyan sefaretlerinde ve Berlin radyosunda konserler verdi. 1936-1939 arasında öğreniminin sonunda Berlin Akademi Operası’nın halka açık temsilinde Richard Strauss’un “Ariadne auf Naxos” isimli eserinde başrol (Ariadne) oynadı. Böylece Batı Avrupa’da sahne almış ilk Türk opera sanatçısı unvanını aldı.

Devlet Operası
Berlin’deki üç yıllık eğitimini tamamlayıp Türkiye’ye döndükten sonra konservatuvarda ses uzmanı olarak atandı.[6] Muhsin Sadak yönetimindeki senfonik orkestra eşliğinde solist olarak konserler verdi. Ankara’da ilk konserini Cemal Reşit Rey yönetimindeki orkestra eşliğinde Ankara Radyosu’nda verdi. Devlet Opera ve Balesi’nin kuruluş çalışmaları devam ederken Carl Ebert kendisine Türkiye’deki ilk profesyonel opera temsili olarak sahnelenen Tosca’da başrol oynamasının teklif etti. Tosca’da çalışmak için Ankara’da yaşamaya başladı.[8] Ankara Devlet Konservatuvarı’nda ses kadrosuna değil, orkestra üyeliğine “opera mütercimi” olarak atandı. 2 Nisan 1941 tarihinde Ankara Halkevi Sahnesi’nde Riyaseticumhur Filarmoni Orkestrası eşliğinde Tosca’nın ikinci perdesi sahnelendi. Berksoy, daha sonra Madame Butterfly operasında Ciocio San rolünü oynadı. Performansı ile ilgili kötü bir değerlendirme yazısından sonra ani bir kararla operadaki görevinden istifa etti ve ülkeden ayrıldı. Devam eden II. Dünya Savaşı’na rağmen Berlin’e gitti. Berlin Yüksek Müzik Akademisi’nden aldığı diplomanın denkliği kabul edilmediği için Ankara’da ses kadrosuna atanamadığından Berlin’de akademiye giderek diplomasının denkliğini kanıtlamaya çalıştı. II. Dünya Savaşı başlayınca almadan döndüğü diplomasını ve hocalarından ses kalitesini öven mektuplar alıp yurda döndü. Ankara Gaz Şirketi’nde çalışan, aynı zamanda piyanist olan Ercüment Siyavuşgil ile 1943 yılının Mayıs ayında evlendi.[8] Bu evlilikten kızı Zeliha dünyaya geldi (1946).

Berksoy’un Berlin Yüksek Müzik Akademisi’nden gelen belgesi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kabul edilmedi. Sanatçı, 1949-1951 yılları arasında operaya çıkartılmadı ve kızını alarak Viyana’ya gitti. Yurt dışında konserler veren Berksoy, 1950’de açılan Devlet Opera ve Balesi’ne solist olarak atandı. 1951 opera sezonunda sahnelenen Eugene d’Albert’in Tiefland (Çukurova) operasında başrol ‘Marta’yı oynadı. Ertesi yıl 1 Mayıs’ta Beethoven’in 125. ölüm yıldönümü nedeniyle Devlet Tiyatrosu opera bölümü tarafından sahnelenen Mozart’ın Fidelio operasında Leonore rolünü oynadı. 22 Mayıs 1953 tarihinde Ankara Devlet Konservatuarı Konser Salonu’nda konservatuarın piyano bölüm başkanı Mithat Fenmen’in eşliğinde “Wagner Konserleri” düzenledi. 1954 Ankara Devlet Konservatuarı sahnesinde oynanan “Hansel ve Gratel Operası”nda Anne rolünü oynadı. 1956 yılından başlayarak üç yıl üst üste Bayreuth Festivallerine katıldı.

1961’de Feridun Altuna’nın sahneye koyduğu Hansel ve Gretel operasında Haxel rolünü canlandırdı. 12 Şubat 1963’te Verdi’nin Il trovatore operasında “Azucena” rolüyle 30. sanat yılı jübilesini yaptı.

Devlet Tiyatroları
Berksoy, Devlet Opera ve Balesi’nde kadro sorunları yaşadığı için 1960’larda tiyatroya ağırlık verdi ve Devlet Tiyatroları kadrosuna geçti.[4] 1961’de Üçüncü Tiyatroda Musahipzade Celal’in “Macun Hokkası” adlı oyununda Ziba Usta rolünü, İstanbul Efendisi operetinde Feraset Bacı’yı, Haldun Taner’in “Dışarıdakiler” oyununda Şehriban rolünü canlandırdı. Turgut Özakman’ın Kaneviçe, Refik Erduran’ın Karayar Köprüsünde rol aldı. William Shakespeare’in Yanlışlıklar Komedyası’nda Rahibe Amelya, Moliére’in Cimri adlı eserinde Frosine, Arthur Miller’in Cadı Kazanı’nda Tituba rollerini temsil etti. 1963 sezonunda 30. sanat yılı jübilesinde opera ile yapmak istedi ve yeniden “opera sanatçısı kadrosuna geçti. Il trovatore operasında “Azucena” rolüyle jübilesini yaptıktan sonra tiyatro oyunlarında rol almaya devam etti.

1964 yılında Devlet Tiyatrosunun özel izniyle Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu’nda oynadığı Haldun Taner’in Keşanlı Ali Destanı’ndaki “Şerif Abla” rolünü oynadı. 1966 yılında 1966 Ankara Devlet Opera ve Balesinin Personel Kanunu’nun değişmesi sonucu operada “baş artist” (primadonna) unvanın aldı. 1968 yılında ilk kez kızı Zeliha Berksoy ile sahneye çıktı. Vasfiye Nasıl Kurtulur adlı oyunda o dönem Bakırköy Belediye Tiyatrosu sanat yönetmeni olan kızı ile birlikte oynadı. Nazım Hikmet’in İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu? adlı oyununun ilk sahnelenişinde küçük bir rol aldı. 1972 yılında emekliye ayrıldı.[2] ,

Berksoy, UNESCO’nun 2002 senesini Nazım Hikmet yılı ilan etmesi sebebi ile Bu Bir Rüyadır opereti yeniden sahnelendiğinde ise 92 yaşında yeniden sahneye çıktı. Bu oyunda, dekor olarak onun çarşaf tabloları kullanıldı.

Resim kariyeri ve son yılları
Berksoy, 1960’larda resim çalışmalarına büyük zaman ayırdı. 1961 yılında Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Devlet Resim Heykel sergisine “Bursa’da Fatihin Doğduğu Ev” ve “Yeşil Cami” tabloları ile katılarak ödül aldı. 1969 yılında Berlin, Lutzovhaus resim sergisinde ve n 1972 yılında Paris’te resimlerini sergiledi.

Türkiye’de ilk resim sergisini 1974 yılında Ankara Devlet Resim Heykel Galerisi’nde açtı. 1975 yılında eşi Ercüment Siyavuşgil’i kaybettikten sonra on yıl inzivaya çekildi. Bir gün yaşlılık ve ölüm korkusunu yenmek üzere do sesi vermek üzere çalışan[9] ve “Do sesini verdim, ölümü yendim” diyen sanatçı, yeniden resme, şarkılar söylemeye döndü, anılarını yazdı. 1982’de Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon’da (1982) bir sergi açtı. Türk Kadınının Seçme ve Seçilme Hakkı Kazanmasının 50. Yılı olan 1984’te T.B.M.M Başkanlığı Tarafından Berksoy’a “İlk Kadın Opera Sanatçısı Unvanıyla ‘Atatürk Opera Ödülü’ verildi. Resimleri, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Mesut İktu’nun destekleriyle resimleri 1985’te Leningrad ve Moskova’da sergilendi.

1992’de yoğun bir şekilde resim yaptı ve Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda (1992) sergi açtı. Ayaspaşa semtindeki Pamir Apartmanı’nda yaşayan Berksoy, 1993’te bu evin bir odasını hikayeleri olan eşyalarla düzenlemeye başladı.[10] Kendisi için anlamlı objeleri (fotoğrafları, mektupları, kıyafetleri, tabloları…) bu odaya yerleştirdi. “Semiha Berksoy ‘un Odası”, Mimar Sinan Üniversitesi Resim Heykel Müzesi’nin daimi koleksiyonuna dahil edildi.[11]

Berksoy 1995 yılında New York’ta ve Almanya’nın Hann Munden kentinde yer alan “All Fann- Die Kunst” adlı uluslararası sergiye katıldı. 1996’da Kutluğ Ataman’ın yönetmenliğinde “Kutluğ Ataman’s Semiha b. Unplugged projesini gerçekleştirdi. Bu proje Berksoy’un hayatını ve hayatı algılayışını konu alan bir video enstalasyonu idi. 6,5 saat süren videoda Berksoy kendi evinin odasında hayatını yorumlayarak anlattı. Berksoy’un tabloları ve video, 1997’de ana teması “Yaşam, Güzellik, Çeviriler/Aktarımlar ve diğer Güçlükler” olan İstanbul Bienali’nde yer aldı. Ardından video Milano, Berlin, Lüksemburg ve Montreal gibi şehirlerde gösterime girdi ve büyük ilgi gördü.[4]

Berksoy 1998 yılında Devlet Sanatçısı unvanı aldı. 1999’da New York Lincoln Center’da Robert Wilson’ın Önceki Günler, Ölüm, Yıkım ve Detroit III (The Days Before: Death, Destruction and Detroit III) isimli operasında opera söyledi.

2000 yılında Viyana’da “Kunst Museum Bonn” da gerçekleştirilen yüzyılın en önemli sanatçılarını bir araya getiren “Zeitwenden 2000 Millenium” sergisine katıldı ve bu sergiye katılan ilk Türk ressamı oldu. “Semiha Berksoy Odası” adlı yapıtıyla birincilik ödülü ile onurlandırıldı.

2003 yılında Viyana’da Samlung Essel Modern Müzesi’nde gerçekleştirilen “Blut- Honig” sergisine katılarak son dönem resimlerini sergiledi. İş Sanat Kibele Sanat Galerisinde “Semiha Berksoy Retrospektif Sergisini” açtı. Berksoy yaptığı Wagner portresini 2004 yılında Bayreuth Festivali’ne hediye etti.[8]

Sanatçı, 15 Ağustos 2004’te 94 yaşında öldü. İstanbul’da defnedildi.

Semiha Berksoy için yapılan aramalar

Semiha Berksoy, Semiha Berksoy biyografi, Semiha Berksoy hayatı, Semiha Berksoy özgeçmişi, Semiha Berksoy hakkında, Semiha Berksoy doğum yeri, Semiha Berksoy fotoğraf, Semiha Berksoy video, Semiha Berksoy resim, Semiha Berksoy kimdir?, Semiha Berksoy kaç yaşında?, Semiha Berksoy kaç yaşında öldü? Semiha Berksoy nereli, Semiha Berksoy memleketi Semiha Berksoy ne zaman ve neden öldü? Semiha Berksoy Ölüm nedeni?

Twitter'de ara: Semiha Berksoy
Google'de ara: Semiha Berksoy